Sayfalar

2 Temmuz 2011 Cumartesi

BEBEKLER MÜZİSYEN DOĞUYORLAR

Müzisyen doğuyorlar

Yeni doğan bebeklerin, ilk günden itibaren notalar arasındaki ton farklarını ayırt edebildiği ortaya çıktı.

1-3 günlük 18 bebeğe uyurken 3 parça dinletildi. İlkinde notalar uyumlu, ikincisinde bir ton üstten çalındı. Üçüncü parçada ise uyum yoktu. Bebeklerin ilk şarkıda etkin hale gelen beyinlerinin sağ bölümü, ikinci ve üçüncü parçada pasifleşti, son şarkıda ise hareketlilik sol bölüme kaydı. Araştırma, yenidoğanların müziği algılama becerisine sahip olduğunu ortaya koydu. ZAMAN

25 Haziran 2011 Cumartesi

HAYATIMDAN ÇIK GİT

(Anthony E.Wolf)

Çocuklarımızın davranışlarına izin verme çağındayız. Artık saygısız davranan çocuğu tokatlamak yok. Biz ne yapacağını bilemeyen ana babalar kuşağıyız. Çocukların konuşma haklarına saygı göstermelisiniz. Ana babalar çocukların ergenlik döneminde sabretmelidirler. Ergenliğin başlamasıyla derinlerde gizli olan cinsellik ön plana çıkar. Düşüncelerde de değişiklik başlar.
Ergenlik öncesi çocukluk, büyüme emriyle çocuk kalma isteği arasındaki sonu gelmeyen mücadelenin yaşandığı bir dönemdir. İçlerinden gelen bu emir çocukluğun o tadına doyum olmayan güvenliğini alır götürür. Artık ana babalarından uzak durmaları gerektiğini düşünürler. Kendi başlarının çaresine bakmakta yetenekli olmayan çocuklar ergenliklerinde daha sorunlu olurlar.
Kız çocuklarının annelerine olan bağlılıkları babalarına olan bağlılıklarından daha güçlü olduğu için yeniyetme bir anlamda bu bağlılığı inkâr etmek amacıyla sürekli annesine ters düşer. Kızlar sürekli kavga halinde kalarak ana babalarıyla iletişimlerini koparmazlar. Erkekler ise kendilerini aileden soyutlar ve dayanacak kimse bulamadıkları için sorunlarıyla tek başlarına başa çıkmak zorunda kalırlar.
Ergenler bazı yetişkinlere saygı duyarlar ama ana babalarına asla. Onları önemsemezler. Görünüşleri çok önemlidir. Onlar için önemli olan arkadaşlarının söylediği ve düşündüğü şeylerdir.
Ergenlerde kişilik belirtileri her zaman ana babanın çocuklarının olmasını istediği şeyler olmayabilir. Gördüklerimizi değiştirmeyi isteriz, ama değiştiremeyiz. Bir noktadan sonra kenara çekilip izlemelisiniz. Ana babalar çocuklarıyla mutlu olmalı başarılarıyla değil. Ergenliğe girildiğinde ıslak kilin bazı bölgeleri kurumuştur ve biçimlenmiştir. Burada ana babaların sorunu çocuklarının artık bir yetişkin olarak biçimlerine kavuştuklarını anlamamalarıdır. Bizim istediğimiz gibi olmadıkları için kızmak çocuklarımıza yapılan bir haksızlıktır. Burada sorun bizimdir, onların değil.
Ergenler denetlenmek istemezler ve denetimsiz daha mutlu olacaklarına inanırlarsa da aslında denetim onlar için bir güvenliktir. Ana babalar doğru olduğunu düşündükleri şeyi yapmalı, olumlu ve kararlı bir tutum takınmalıdırlar.
Bütün ümitlerimizin çocuklarımıza bağlamanın onlara yük olduğunu unutmamak gerekir.
Ergenlere kurallar konulmalıdır ve değiştirilmemelidir. Ergenler ana babalarının denetimlerinin tümüyle üstlerinden kalkmasından yana değillerdir, yalnızca o denetimi delmek yada etrafından dolaşmak peşindedirler. Zaman zaman uyulmasa bile kurallar yerli yerinde durmalıdır. Anababalar çatışmaların, çocukların bebek benliklerinin onlardan ayrılmamak için ümitsizce çırpınışları olduğunu görmelidir. Tartışarak bile olsa ana babalarıyla iletişimlerini sürdüren çocuklar tek başına kalmazlar.
Koşulsuz davranış insanların sevdiklerine karşılığını göreceklerinin garantisi olmadan bir şeyler verdiklerini öğretebilir.

KÜÇÜK ŞEYLER

Üstün DÖKMEN

Polyanacılık, yaşama devam edebilmek için, gerektiğinde sıkıntılarla baş edebilme sanatıdır.
Enstantane küçük bir andır, ama o anı yakaladığınızda, o an ömür boyu karşınızdadır.
Tehlikeler karşısında önlem almak gerektiğinde, bazen negatif düşünmek gerekebilir. Fakat negatif düşünceyi bir alışkanlık haline getirmek, bizi tehlikelerden korumak yerine tehlikeye atar.
Ekmeğe gösterdiğimiz saygıyı birbirimize göstersek ne güzel olurdu.
İki seçenekten birisini seçmeye zorlamak, yaratıcılık değildir. Üçüncü seçeneği oluşturmak ise yaratıcılıktır. ‘ya ben ya işin gibi’
Eğer çocuğunuz size yalan söylemişse bu yalanda sizin de payınız vardır.
Ya hep ya hiç, diğer bir ifadeyle yüz – sıfır, insan ilişkilerini zedeleyen gelişmeyi engelleyen önemli bir ikilemdir.
Hatamız olunca birbirimizi eleştirelim ama olumlu davranışlarımızı da vurgulayalım, övelim.
Eğer sürekli gelişiyorsak, bir önce yaptığımızın kusursuz olması mümkün değildir.
Benim ülkem ne zaman ki resim, müzik, beden eğitimi öğretmenlerinin kapısında kuyruk olacak, biz o zaman resimde, müzikte ve sporda ve bunların etkisiyle bilimde daha başarılı olacağız.
Kayınvalidemizin birtakım eksileri bulunabilir, ama en az iki de artısı vardır, eşinizi doğurmuştur ve çocuklarınızın ninesidir.
Övgüde, iltifatta mehter adımı gidiyoruz da olumsuzu söylemekte dörtnalayız.
Yakınlarımıza kızmayı doğal, onları dinlemeyi, onlara güzel şeyler söylemeyi gereksiz buluyoruz.
Ceza doğaya, insanın doğasına uygun değildir. Plastiği hazmedemeyen doğa gibi, insan da cezayı kolay kolay hazmedemiyor. Oysa yaptırımlar doğaldır, sindirilebilir.
Güçlünün zayıfı ezmesi doğada doğaldır. Ancak bu durum insanlar arasında doğal değildir, ahlak dışıdır.

15 Mayıs 2011 Pazar

SEVGİYİ ERTELEME

Müsait Olunca Beni Sever misin ?
Asalet Boyda değil Soyda olmalı.
İncelik Belde değil Dilde Olmalı.
Doğruluk Sözde değil Özde Olmalı.
Güzellik Yüzde değil Yürekte Olmalı...

Müsait Olunca Beni Severmisin?

İçeri girer girmez neşeyle bağırdı:-Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu?
- Görmüyor musun ? Telefonla konuşuyorum.
Herkesin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu, babası arabayı seviyordu.
Herşey erteleniyordu, telefon ve araba söz konusu olduğunda... Bir de eve misafir gelecek oldu mu kendisine hiç yer kalmıyordu.
Nerelere gitseydi? Annesi kapattı telefonu.
Mutfaktan tencere sesleri geliyordu. Koşarak yanına gitti:
-Sana yardım edeyim mi ? dedi, en sevimli halini takınarak. Annesi manalı manalı baktı:
-Hayırdır? Bir yaramazlık mı var? Bak bir de seninle uğraşmayayım. Çok yorgunum zaten.
Yorgunluk nasıl bir şeydi ? Bazen elinde oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır :
-'Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni..'
diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi.
Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, neden annesi kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu.
—Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem öyle söylüyor.
—Uykuya dalayım da, gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan ölüyorum.
Bu kelimeden nefret ediyordu.'Yorgunum, yorgun olduğumdan, böyle yorgunken'....
—Anneciğim sen yorulma, diye...
—Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz. Hani siz yoruluyorsunuz ya...Eeee....Bende oynamaktan yoruluyorum. Ne yapayım bilmem?
Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç bilmiyorlardı.
Işıklar söndü birden.
Annesi öfkeyle söylenmeye başladı.
Mum da yok! diye diye karıştırdı dolapları el yordamıyla.
Çocuk sırtüstü yatıp, anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını. Deli tavsanın duvardaki aksini getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki ellerini birleştirip işaret parmaklarını yukarı kaldırarak
tavşan kafası yaptı.
''Bak deli tavşan'' diyerek parmaklarını oynattı. Yoldan geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür
dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü minik avuçların açılmasıyla kayboldu. Kolu yavaşça
kanepeden aşağı sarktı.
Sonra ışıklar geldi.
Kadın çocuğun hiç konuşmadığını akıl etti. Birden kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı. Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir pişmanlık doldurdu içini.
Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu.
Çocuk sanki bir ipucu bekliyormuşçasına aralanan gözleriyle mırıldandı;
İşin bitince beni sever misin anne? dedi.
Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar ağladı.
Lütfen sevgimizi yarınlara ertelemeyelim. Hayat telaşına kaptırıp kendimizi, sevdiklerimizi ihmal etmeyelim.
Unutmayalım ki, yaşamın en güzel yanı sevgidir.
Unutmayalım ki yarın kimseye vaat edilmemiştir